O ikonik bir sanatçı ve müzikal bir dahi. 2016’da kaybettiğimiz Prince, olağanüstü yeteneği ve dünya çapında 100 milyon üzerindeki albüm satışıyla, müzik evreninde kalıcı bir iz bıraktı. Gizemli kişiliğinin arkasında, onu diğer sanatçılardan farklı kılan önemli alışkanlıkları ve üretim biçimleri vardı. Bu blog yazısında, Prince'in yaratıcı sürecini tanımlayan 5 temel özelliğe yakından bakarak, neden bu kadar etkileyici bir eser koleksiyonu ortaya koyabildiğini anlamaya ve onun yaklaşımından kendimize dersler çıkarmaya çalışacağız.
Prince'in yaratıcı sürecinin belirleyici özelliklerinden biri müthiş bir hızda çalışabilmesi idi. Fikirleri anında yakalama ve notaya dökme konusunda inanılmaz bir yeteneği vardı. Şarkı yazarken veya bir albüm kaydederken spontane davranmaktan hiç çekinmezdi. İçgüdülerine güvenirdi ve yaratıcı akışın sihrini benimserdi. Onunla çalışan bir çok prodüktör (bu arada özellikle kadın prodüktörlerle çalışmayı tercih edermiş) şarkıları saatler içinde tamamladığını anlatıyor. Alışkın olduğumuz gibi bir gitaristin ya da davulcunun sadece bir partisyonu saatlerce hatta bazen günlerce kaydettiği zaman içerisinde, o albümleri bile tamamlayıp stüdyodan çıkarmış.
Birçok sanatçı projelerini bitirmekte zorlanırken, Prince tamamlamaya olan kararlılığıyla tanınıyordu. Bir projeye başladığı anda onu sonuna kadar götürmeyi misyonu haline getirirdi. Başladığı işi bitirme konusundaki bu bağlılık, Prince'in çeşitli sanatsal yolları keşfetmesine ve yaratıcılığının sınırlarını zorlamasına olanak sağladı. Prince'in hızla ürettiği fikirlerinin arkasında durabilme yeteneği, günümüzde hala ilham veren bir eser koleksiyonuna sahip olmasına katkıda bulundu.
Namı diğer “Good enough to rock’n’roll”. Mükemmeliyeti hedefleyen birçok sanatçının aksine, Prince kusurları kucakladı ve onların sanatına derinlik ve karakter kattığına inandı. Tekrar tekrar mükemmel oluncaya kadar kaydedilen partisyonların, müziği mekanikleştirdiğini ve duyguları ortadan kaldırdığını düşünürdü. Mükemmeliyet arayışının yaratıcılığı boğacağına ve duyguların gerçek ifadesini engelleyebileceğine inanıyordu. Bunun yerine, kusurların müziğine getirdiği doğallığı değerli buluyordu ve çoğu zaman albüm kayıtlarında parçaları sadece bir kez çalardı! Bu düşünce tarzı, onu risk almaya, farklı tarzlar denemeye, yenilikçi ve otantik müzikler yaratmaya yönlendirdi. Aynı zamanda üst maddelerle bağlı olarak hızlı çalışmasına da imkan verdi.
Onunla birlikte yaşayanlar, turnelere birlikte çıkanlar, Prince’in istisnasız her gün ürettiğinden bahsediyor. Rakamlara bir bakalım, 42 stüdyo albümü, 13 EP, 17 özel albüm, 5 canlı kayıt albümü ve daha nicesi! Rakamların da gösterdiği üzere Prince tam bir müzik hatta sanat üretim makinasıydı. Daha konser biter bitmez akşam otelde ya da evde yeni parçaların üzerinde çalışmaya başlardı. Bu üretkenlik ve cesur yaklaşımları sayesinde Rolling Stones dergisi dünyanın en büyük sanatçıları listesinde 27. sırayı aldı.
Evet uyku. Müzik üretim fabrikası Prince, üretmekten geri kalan her anı da uyuyarak ve dinlenerek geçirirmiş. Aslında dünyada yaratıcı sürecin önemli bir parçasının doğru ve düzenli uyumak olduğunu gösteren birçok çalışma var. Ama sanırız Prince’inki biraz farklıymış. Onunla birlikte çalışanlar her fırsatta uyuduğunu ve uykusuna çok önem verdiğini anlatıyor. Hatta o kadar önem veriyormuş ki stüdyosuna kendi tarzında bir yatak bile koydurmuş.
Prince'in yaratıcı alışkanlıkları alışılmadık olsa da tartışmasız dünyaya bıraktığı izde etkili oldu. Hızlı çalışmak, tamamlamaya adanmışlık, kusurları kucaklamak ve her gün üretmek sayesinde sanatsal dâhiyetini ortaya çırarırken, uykuya verdiği önemle hayatını dengede tutabilmiş ve sınırları aşan müzikler üretmiştir. Sanatta sürdürdüğü sürekli arayışı ve zanaatkârlığına olan bağlılığı, onu gerçek bir müzik efsanesi yaptı. Müzik dünyasına yaptığı olağanüstü katkıları kutlarken, Prince'in alışkanlıklarından ilham alalım ve kendi yaratıcı ruhumuzu aynı cesur ve otantik şekilde beslemeye çalışalım.